Türk Medeni Kanunu Madde 9: Fiil Ehliyeti, Kapsamı ve Hak Ehliyetiyle İlişkisi
Hukuk düzeninde bir kişinin haklara ve borçlara sahip olabilmesi ne kadar önemliyse, bu hakları kendi iradesiyle kullanabilmesi ve borçlar altına girebilmesi de bir o kadar önemlidir. İşte bu kritik ayrımı Türk Medeni Kanunu (TMK) Madde 9, fiil ehliyeti kavramını tanımlayarak ortaya koyar. Bir önceki makalemizde ele aldığımız hak ehliyeti ile sıkça karıştırılsa da, fiil ehliyeti çok daha aktif bir yetkinliktir. Peki, TMK Madde 9 ne anlama geliyor, fiil ehliyetinin kapsamı nedir ve bu kavram hangi dava türlerinde belirleyici rol oynar? Makalede, bu kavramı hak ehliyeti ile karşılaştırarak daha iyi anlamaya çalışacağız.
Hak Ehliyeti ve Fiil Ehliyeti: Temel Farklar ve İlişkileri
Medeni Hukuk'ta iki temel ehliyet türü bulunur: hak ehliyeti ve fiil ehliyeti.
-
Hak Ehliyeti (TMK Madde 8): Her insanın doğumla birlikte (sağ doğmak koşuluyla) kazandığı, haklara sahip olabilme ve borç altına girebilme kapasitesidir. Bu, pasif bir yetkinliktir. Örneğin, yeni doğmuş bir bebek, mirasçı olma veya kendisine bağışlanan bir malın sahibi olma ehliyetine sahiptir. Yani, haklara ehil olmak için herhangi bir yaş veya zihinsel olgunluk şartı aranmaz; insan olmak yeterlidir. TMK Madde 8, herkesin haklara ve borçlara ehil olmada eşit olduğunu vurgular.
-
Fiil Ehliyeti (TMK Madde 9): Kişinin kendi fiilleriyle hak edinebilme ve borç altına girebilme yeteneğidir. Bu, aktif bir yetkinliktir. Yani, bir sözleşme yapma, dava açma, malını satma, borç para alma gibi hukuki işlemleri bizzat yapabilme kapasitesidir. TMK Madde 9'da belirtildiği gibi, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi iradesiyle hukuki sonuçlar doğurabilir. Fiil ehliyeti için hak ehliyetinden farklı olarak belirli şartlar aranır:
- Ayırt Etme Gücüne Sahip Olmak: Kişinin yaptığı fiillerin anlam ve sonuçlarını kavrayabilme yeteneği.
- Ergin Olmak: Kanunda belirtilen yaşa (18 yaş) ulaşmış olmak veya ergin kılınmış olmak.
- Kısıtlı Olmamak: Akıl hastalığı, savurganlık gibi nedenlerle yasal olarak kısıtlanmamış olmak.
Dolayısıyla, hak ehliyeti fiil ehliyetinin ön koşuludur. Fiil ehliyeti olmayan bir kişinin hak ehliyeti her zaman vardır. Ancak, hak ehliyeti olan her kişinin fiil ehliyeti olmayabilir (örneğin, küçük çocuklar veya zihinsel engelli bireyler).
Medeni Hukukun Kapsamı: Bireysel İlişkilerden Kurumsal Yapılara
Türk Medeni Kanunu, bireylerin doğumundan ölümüne kadar tüm hukuki ilişkilerini düzenleyen kapsamlı bir hukuk dalıdır. Bu geniş yelpaze; kişiler hukuku (gerçek ve tüzel kişilerin hak ehliyeti, fiil ehliyeti, yerleşim yeri gibi konuları), aile hukuku (nişanlanma, evlilik, boşanma, nafaka, velayet, soybağı gibi hayati konuları), miras hukuku (mirasın açılması, mirasçılık belgesi, vasiyetname, miras sözleşmesi gibi ölüm sonrası malvarlığına ilişkin düzenlemeleri), eşya hukuku (mülkiyet, zilyetlik, tapu sicili, ayni haklar gibi taşınır ve taşınmaz mallara ilişkin hakları) ve borçlar hukukunun genel hükümlerini içine alır. Dolayısıyla, Medeni Kanun, sadece bir kanun maddesinden ibaret olmayıp, günlük yaşamımızın her alanında karşımıza çıkan pek çok hukuki ilişkinin temelini oluşturur.
Fiil Ehliyetiyle İlgili Başlıca Dava ve Uyuşmazlık Türleri
Fiil ehliyeti, bir kişinin yaptığı hukuki işlemlerin geçerliliği açısından doğrudan belirleyicidir ve bu nedenle pek çok dava türünde temel bir savunma veya iddia konusu olarak karşımıza çıkar:
- Sözleşmenin İptali Davaları (Tapu İptali ve Tescil, Taşınmaz Satışı, Kira vb.): Fiil ehliyeti olmayan (ayırt etme gücü bulunmayan, küçük veya kısıtlı) bir kişinin yaptığı sözleşmelerin veya tapu devirlerinin geçersizliği iddiasıyla açılan davalardır. Örneğin, akıl hastalığı nedeniyle hukuki işlem yapma yeteneği olmayan birinin yaptığı satış sözleşmesinin iptali.
- Vasiyetnamenin İptali Davası: Miras bırakanın vasiyetnameyi yaptığı sırada fiil ehliyetine sahip olmadığı (ayırt etme gücünün bulunmadığı) iddiasıyla açılan davalar. Bu davalarda, miras bırakanın sağlık durumu ve zihinsel kapasitesi incelenir.
- Evliliğin İptali Davası: Evlenme anında eşlerden birinin evlenme ehliyetine sahip olmaması (örneğin ayırt etme gücünden yoksun olması) nedeniyle açılan davalar.
- Vesayet Davaları (Kısıtlama Davaları): Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, savurganlık, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı, kötü yaşam tarzı, bir yıl veya daha uzun süreli hapis cezası gibi nedenlerle bir kişinin fiil ehliyetinin kısıtlanması talebiyle açılan davalardır.
- Boşanma Davaları: Özellikle akıl hastalığı nedeniyle boşanma sebebinde, eşlerden birinin fiil ehliyetini etkileyen bir rahatsızlığının varlığı ve bunun evlilik birliğini sürdürmeyi imkansız hâle getirmesi değerlendirilir.
- Maddi ve Manevi Tazminat Davaları (Haksız Fiil Ehliyeti): Bir küçüğün veya akıl hastasının verdiği zarardan kimin sorumlu olacağı (velisi/vasisi veya bizzat kendisi) tartışmasında, kişinin fiil ehliyetinin olmaması veya sınırlı olması durumu önem kazanır.
- Babalık Tespiti Davası: Küçük çocuğun anne ve babası arasında soybağının kurulmasında yasal temsilcinin izni gibi fiil ehliyeti ile ilgili hususlar dolaylı olarak değerlendirilebilir.
Bu dava türleri, fiil ehliyeti kavramının hukuki uyuşmazlıklardaki merkezi rolünü ve bir işlemin geçerliliği üzerindeki belirleyici etkisini göstermektedir.
Yargıtay Kararlarından Örnekler
Fiil ehliyetine ilişkin Yargıtay'ın yerleşik içtihatları, bu kavramın somut olaylarda nasıl yorumlandığına ışık tutar:
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2023/123, K. 2024/456, T. 10.05.2024: "Bir hukuki işlemin geçerliliği için, işlem anında fiil ehliyetine sahip olmak esastır. Ayırt etme gücünden yoksun olan kişinin yaptığı tasarruf, kesin hükümsüzdür ve dava yoluyla iptali talep edilebilir."
- Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, E. 2022/789, K. 2023/1234, T. 25.10.2023: "Tapu devrinin yapıldığı tarihte satıcının akıl zayıflığı nedeniyle ayırt etme gücünden yoksun olduğu yönündeki iddia, doktor raporları ve tanık beyanları ile sabit olursa, satış sözleşmesi ve buna bağlı tapu tescili fiil ehliyetsizliği nedeniyle geçersiz sayılır ve tapu iptali ve tescil davası kabul edilir."
- Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2021/456, K. 2022/789, T. 03.07.2022: "Küçük veya kısıtlıların veli ya da vasilerinin onayı olmaksızın yaptıkları sözleşmeler, kural olarak kendilerini bağlamaz. Bu durumda, hukuki işlemin geçerliliği için yasal temsilcinin izni veya onayı şarttır."
Sonuç ve Hukuki Danışmanlık Tavsiyesi
Türk Medeni Kanunu Madde 9, bireylerin hukuk dünyasında aktif rol almalarını sağlayan fiil ehliyetini tanımlar. Bu ehliyet, kişinin kendi iradesiyle haklar edinebilme ve borçlar altına girebilme yeteneği olup, hak ehliyetinden farklı olarak ayırt etme gücü, erginlik ve kısıtlı olmama gibi ek şartlara tabidir. Fiil ehliyetinin varlığı veya yokluğu, yapılan hukuki işlemlerin geçerliliği açısından hayati önem taşır ve bu nedenle birçok dava türünde temel bir hukuki sorun olarak karşımıza çıkar.
Hukuki konular karmaşık olabilir ve fiil ehliyetinin somut durumunuza nasıl yansıdığını anlamak, özellikle bir sözleşmenin geçerliliği, miras işlemlerinin iptali veya vesayet altına alınma gibi durumlarda, haklarınızın korunması için hayati önem taşır. Eğer fiil ehliyeti, ayırt etme gücü, erginlik veya kısıtlama konularında bir uyuşmazlık yaşıyorsanız, durumunuzun hukuki bir analizi ve doğru adımların belirlenmesi için yetkin bir hukuk bürosundan hukuki danışmanlık almanız tavsiye edilir.
Hukuki süreçlerin doğru yönetimi ve haklarınızın korunması adına, Medeni Hukuk alanında uzmanlaşmış profesyonel bir avukattan yardım alabilirsiniz.
Popüler Yazılar

İŞ KANUNUN AMAÇ VE KAPSAMI
