Türk Medeni Kanunu Madde 2: Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı
Hukuk sistemimizin en temel ve evrensel ilkelerinden biri olan dürüstlük kuralı, Türk Medeni Kanunu (TMK) Madde 2'de açıkça ifadesini bulur. Bizler avukat olarak, hukuki süreçlerde adaletin tecelli etmesinde bu maddenin ne denli kilit bir rol oynadığını her gün görmekteyiz. Zira hakların kullanımı ve borçların ifasında toplumsal vicdanın ve hakkaniyetin sağlanması, dürüstlük kuralının titizlikle uygulanmasıyla mümkündür. Peki, TMK Madde 2 tam olarak ne anlama gelir ve hukuki ilişkilerimizde bizi nasıl yönlendirir?
Medeni Hukukun Kapsamı: Bireysel İlişkilerden Kurumsal Yapılara
Türk Medeni Kanunu, bireylerin doğumundan ölümüne kadar tüm hukuki ilişkilerini düzenleyen geniş kapsamlı bir hukuk dalıdır. Bu geniş yelpaze; kişiler hukuku (gerçek ve tüzel kişilerin hak ehliyeti, fiil ehliyeti, yerleşim yeri gibi konuları), aile hukuku (nişanlanma, evlilik, boşanma, nafaka, velayet, soybağı gibi hayati konuları), miras hukuku (mirasın açılması, mirasçılık belgesi, vasiyetname, miras sözleşmesi gibi ölüm sonrası mal varlığına ilişkin düzenlemeleri), eşya hukuku (mülkiyet, zilyetlik, tapu sicili, ayni haklar gibi taşınır ve taşınmaz mallara ilişkin hakları) ve son olarak Borçlar Hukuku'nun genel hükümlerini içine alır. Dolayısıyla Medeni Kanun, sadece bir kanun maddesinden ibaret olmayıp günlük yaşamımızın her alanında karşımıza çıkan pek çok hukuki ilişkinin temelini oluşturur.
Medeni Hukuk Kapsamındaki Başlıca Dava Türleri
Günlük hayatta karşılaşılan pek çok uyuşmazlık, Medeni Hukuk alanına girer ve bu alanda çeşitli dava türleri ortaya çıkar. Bir avukat olarak sıklıkla takip ettiğimiz ve müvekkillerimize destek olduğumuz başlıca dava türleri şunlardır:
- Boşanma Davaları: Evlilik birliğinin sona erdirilmesi, nafaka, velayet ve mal paylaşımı gibi konuları içeren davalardır.
- Velayet Davaları: Çocukların bakım ve eğitim sorumluluğunun belirlenmesiyle ilgili davalardır.
- Nafaka Davaları: Boşanma veya ayrılık sonrası eş veya çocuk için talep edilen maddi destekle ilgili davalardır.
- Maddi ve Manevi Tazminat Davaları: Haksız fiil veya sözleşmeye aykırılık nedeniyle uğranılan zararların giderilmesi talebiyle açılan davalardır. Özellikle hakkın kötüye kullanılması hallerinde sıkça gündeme gelir.
- Tapu İptali ve Tescil Davaları: Tapu kayıtlarındaki hukuka aykırılıkların düzeltilmesi ve mülkiyet hakkının doğru şekilde tescil edilmesi için açılan davalardır.
- Miras Davaları: Mirasın taksimi, vasiyetnamenin iptali, mirasçılık belgesi alınması gibi miras hukukundan doğan uyuşmazlıkları kapsar.
- İzale-i Şüyu (Ortaklığın Giderilmesi) Davaları: Hisseli taşınır veya taşınmaz malların ortaklığının satış veya taksim yoluyla sonlandırılması davalarıdır.
- Sözleşmeden Doğan Alacak Davaları: Kira, satış, hizmet gibi çeşitli sözleşmelerden kaynaklanan borç ve alacakların tahsili amacıyla açılan davalardır. Bu davalarda da dürüstlük kuralına uygun davranılıp davranılmadığı önem arz eder.
Dürüstlük Kuralı: Hakların Kullanımı ve Borçların İfası
Türk Medeni Kanunu Madde 2'nin ilk fıkrası, hukuk düzeninin temelini oluşturan bir prensibi açıklar: "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır." Bu ilke, kişilerin hukuki ilişkilerinde iyi niyetli, objektif ve makul bir şekilde davranmasını gerektirir. Dürüstlük kuralı, sadece yasalara uygun davranmayı değil, aynı zamanda toplumun genel kabul görmüş ahlaki değerlerine ve iyi niyet prensibine riayet etmeyi de kapsar. Bir hakkın kullanımı sırasında karşı tarafın menfaatlerini de göz ardı etmemek, borçların ifasında ise tam ve eksiksiz bir edimle yükümlülüğü yerine getirmek, dürüstlük kuralının somutlaşmış halidir. Hukuki süreçlerde iyi niyetli olmak her zaman hukuk düzeni tarafından teşvik edilir.
Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı: Hukukun Koruyucu Eli
Madde 2'nin ikinci fıkrası ise dürüstlük kuralının bir diğer önemli yönünü ortaya koyar: "Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz." Bu hüküm, bireylere tanınan hakların sınırsız olmadığını, bu hakların kullanılırken başkalarına zarar verme veya hukuka aykırı bir amaca hizmet etme gayesi taşımaması gerektiğini vurgular. Bir hakkın kötüye kullanılması, görünüşte yasal bir hakkın icrası gibi dursa da aslında toplumsal adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırı düşen bir davranıştır. Örneğin, sırf komşuya zarar vermek amacıyla gereksiz ve aşırı gürültü yapmak gibi eylemler, hakkın kötüye kullanılması yasağı kapsamına girer. Bu ilke, hukukun sadece bireylerin haklarını korumakla kalmayıp aynı zamanda bu hakların kötü niyetli veya aşırı kullanımlarını engelleyerek toplumsal düzeni ve adaleti sağlamayı amaçladığını gösterir. Hakkın kötüye kullanılması davası veya ilgili uyuşmazlıklar, bu maddeye dayanılarak çözümlenir.
Yargıtay Kararlarından Örnekler (İllüstrasyon Amaçlı)
- Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 2023/1234, K. 2024/567, T. 15.03.2024: "Davacının, uzun yıllardır süren bir komşuluk ilişkisinde, küçük ve önemsiz bir durumu bahane ederek tahliye davası açması, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunmuştur. Zira dürüstlük kuralı, hak sahibinin hakkını kullanırken başkasına zarar verme kastı gütmemesini gerektirir."
- Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, E. 2022/987, K. 2023/654, T. 20.11.2023: "Borçlunun, alacaklının iyi niyetini suistimal ederek edimini yerine getirmekten kaçınması ve sözleşme şartlarını dolanmaya çalışması, dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eder. Hukuk düzeni bu tür kötü niyetli davranışları korumaz."
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2021/321, K. 2022/789, T. 05.07.2022: "Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları, dürüstlük kuralının objektif iyi niyet olarak yorumlanması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu, hak sahibinin, hakkını kullanırken kendi menfaati ile diğer tarafın menfaati arasındaki dengeyi gözetmesini ifade eder."
Sonuç ve Profesyonel Hukuki Destek Tavsiyesi
Türk Medeni Kanunu Madde 2, hukukun temelini oluşturan dürüstlük ve iyi niyet prensiplerinin ne denli önemli olduğunu açıkça ortaya koyar. Bu madde, hem hakların nasıl kullanılacağını belirler hem de hukukun, kötü niyetli veya adaletsiz kullanımlara karşı bir kalkan görevi gördüğünü gösterir. Hukuki ilişkilerimizde bu temel prensiplere uygun hareket etmek, daha adil ve sorunsuz bir toplumun inşasına katkıda bulunur.
Hukuki konular karmaşık olabilir ve kanun maddelerinin doğru yorumlanması profesyonel bilgi ve deneyim gerektirir. Bir uyuşmazlık yaşıyorsanız, bir hakkınızı kullanırken veya bir borcunuzu yerine getirirken dürüstlük kuralına uygun hareket edip etmediğiniz konusunda şüpheleriniz varsa veya bir tarafın hakkı kötüye kullandığını düşünüyorsanız, durumunuzun hukuki bir analizi için mutlaka bir avukata danışmanız tavsiye edilir.
Av. Ahmet KESKİN / BURSA
Popüler Yazılar

İŞ KANUNUN AMAÇ VE KAPSAMI
