K E S K İ N H U K U K

Keskin Hukuk Bürosu

Ceza Hukuku

Düşmandan Unvan ve Paye Kabul Etme Suçu (TCK m. 325) | Detaylı İnceleme, Cezaları ve Yargıtay Yaklaşımı

20 August 2025
Av. Ahmet Keskin

TCK 325 Düşmandan Unvan ve Paye Kabul Etme Suçu ve Cezası: Savaş Zamanında Sadakat Yükümlülüğü | Bursa Ceza Avukatı

(Giriş)

Vatandaşlık bağı, bir kişiyi devlete bağlayan en güçlü hukuki ve manevi bağdır. Bu bağın en temel gerekliliği ise, özellikle devletin varlığının tehlikede olduğu savaş zamanlarında, devlete karşı mutlak bir sadakat göstermektir. Bu sadakat yükümlülüğü, sadece düşmanla fiili iş birliği yapmamayı değil, aynı zamanda düşmanın onurlandırma ve ödüllendirme gibi manevi ve psikolojik hamlelerini de reddetmeyi içerir. Savaş halinde olunan düşman bir devletten unvan, nişan veya herhangi bir paye kabul etmek, düşmanı meşrulaştıran ve milli morali zayıflatan sembolik bir ihanet eylemi olarak kabul edilir. Türk Ceza Kanunu, bu hassas durumu, "Milli Savunmaya Karşı Suçlar" bölümünde, 325. maddede "Düşmandan Unvan ve Benzeri Payeler Kabulü" suçu olarak özel bir başlık altında düzenlemiştir.

Bu makalede, TCK 325'te düzenlenen bu nadir ancak sembolik önemi büyük olan suçu, suçun oluşması için gereken "savaş hali" şartını, bu suçu sadece vatandaşların işleyebilmesini, Yargıtay'ın yaklaşımını ve hukuki sonuçlarını detaylıca inceleyeceğiz. Bu kanun, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her bireyin, özellikle de sanat, bilim veya akademi gibi alanlarda uluslararası tanınırlığı olan kişilerin, olası bir savaş durumunda milli onura ve sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket edemeyeceğini net bir şekilde ortaya koyar. Bu ilke, Bursa'daki üniversitelerden sanat çevrelerine, Bursa'nın 17 ilçesindeki her vatandaş için geçerli olan temel bir yurttaşlık sorumluluğudur.

 

BÖLÜM 1: DÜŞMANDAN UNVAN VE PAYE KABUL ETME SUÇU NEDİR? (TCK m. 325)

Madde 325- (1) Türkiye ile savaş halinde bulunan bir devletten akademik derece veya şeref, unvan, nişan ve diğer fahri rütbe veya bunlara ait maaş veya başka yararlar kabul eden vatandaşa bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

a) Suçun Tanımı ve Korunan Hukuki Değer

Bu suç, bir Türk vatandaşının, Türkiye ile savaş halinde olan bir devletten, kanunda sayılan onursal veya maddi değeri olan bir payeyi veya yararı kabul etmesidir. Bu suçla korunan hukuki değer, savaş zamanında milli onur, devletin saygınlığı ve vatandaşların devlete olan mutlak sadakat yükümlülüğüdür. Kanun, düşmanın, Türk vatandaşlarını ödüllendirerek kendi propagandasını yapmasını ve Türkiye'nin iç birliğini manevi olarak zayıflatmasını engellemeyi amaçlar.

b) Suçun En Önemli Ön Şartı: "Savaş Hali"

Bu suçun oluşabilmesi için, eylemin işlendiği sırada Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başka bir devlet ile Anayasa'ya göre usulüne uygun olarak ilan edilmiş bir "savaş halinde" olması mutlak bir zorunluluktur. Barış zamanında, hasım olarak görülen bir ülkeden dahi olsa bir unvan veya ödül kabul etmek bu suçu oluşturmaz.

c) Suçun Faili: "Vatandaş" Olma Zorunluluğu (Özgü Suç)

Bu suçun faili, herkes olamaz. Failin mutlaka bir "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı" olması gerekir. Bu nedenle bu suç, bir **"özgü suç"**tur.

d) Suçun Konusu: Kabul Edilen Değerler

Kanun, kabul edilmesi suç olan payeleri geniş bir şekilde saymıştır:

  • Akademik derece veya şeref (Fahri doktora, profesörlük vb.).
  • Unvan, nişan ve diğer fahri rütbeler (Devlet nişanı, şövalyelik unvanı, madalya vb.).
  • Maaş veya başka yararlar: Yukarıdaki unvan ve payelere bağlı olarak verilen maaş, ödenek veya diğer maddi menfaatler.

 

BÖLÜM 2: YARGITAY UYGULAMASI VE DİĞER SUÇLARDAN FARKI

  • Tarihsel ve Teorik Niteliği: Türkiye Cumhuriyeti'nin uzun yıllardır resmi bir "savaş hali" içinde olmaması nedeniyle, bu maddenin uygulaması son derece nadirdir ve büyük ölçüde teorik niteliktedir. Ancak varlığı, devletin en temel sadakat beklentisini hukuki bir norma dönüştürmesi açısından önemlidir.
  • Kast Unsuru: Suçun oluşması için failin, Türkiye'nin bir devletle savaş halinde olduğunu bilmesi ve buna rağmen o devletten gelen bir unvan veya yararı bilerek ve isteyerek kabul etmesi gerekir.
  • "Kabul Etme" Eylemi: Suç, failin, kendisine teklif edilen unvanı, payeyi veya yararı resmi veya gayriresmi bir şekilde kabul ettiğini beyan etmesiyle tamamlanır. Bu unvanı fiilen kullanmaya başlaması veya maaşı çekmesi şart değildir.
  • Diğer İhanet Suçlarından Farkı: Bu suç, TCK 303 (Düşmanla İşbirliği) veya TCK 308 (Düşmana Maddi Yardım) gibi suçlardan farklı olarak, aktif bir askeri veya maddi yardımı değil, manevi ve sembolik bir iş birliğini cezalandırır. Eylem, daha çok psikolojik savaşın bir parçası olarak görülür.

 

BÖLÜM 3: SORUŞTURMA USULÜ VE İNFAZ HUKUKU

  • Şikâyet ve Uzlaştırma: Düşmandan unvan kabul etme suçu, doğrudan milli savunmayı ve devletin onurunu ilgilendirdiği için;
    • Şikâyete tabi değildir. Savcılık, suçu öğrendiği anda re'sen (kendiliğinden) soruşturma başlatır.
    • Uzlaştırma kapsamında değildir.
  • İnfaz Hukuku:
    • Suçun cezası bir yıldan üç yıla kadar hapistir.
    • Ceza aralığı göz önüne alındığında, sanığın sicili temiz ise, mahkûmiyet halinde Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) veya Cezanın Ertelenmesi kararları verilmesi mümkündür.
    • Ancak, savaş halinin getirdiği olağanüstü koşullar ve eylemin milli vicdanda yaratacağı tepki nedeniyle, mahkemelerin bu tür bir suçta alt sınırdan uzaklaşarak, fiilen infazı gerekecek bir hapis cezasına hükmetmesi de kuvvetle muhtemeldir.

Sonuç ve Genel Değerlendirme

TCK 325, bir vatandaşın, ülkesi savaş halindeyken düşmandan gelecek hiçbir onursal veya maddi payeyi kabul edemeyeceğini belirten, son derece net ve keskin bir sadakat normudur. Bu madde, savaşın sadece cephede değil, aynı zamanda kalplerde ve zihinlerde de kazanıldığı gerçeğinden hareketle, milli onuru ve birlik ruhunu korumayı amaçlar.

Bursa'da yaşayan ve uluslararası alanda tanınan bir bilim insanı, sanatçı veya iş insanı olsanız dahi, olası bir savaş durumunda, mesleki başarılarınızın düşman bir devlet tarafından istismar edilmesine ve bir propaganda aracına dönüştürülmesine izin vermemek, en temel yurttaşlık görevinizdir. Bu suçla itham edilmek, bir kişinin adının "vatan hainliği" ile anılmasına yol açabilecek son derece ağır ve onur kırıcı bir durumdur. Bu nedenle, bu tür istisnai ve ciddi bir suçlamayla ilgili bir soruşturmanın tarafı olan bir kişinin, sürecin en başından itibaren bu alanda tecrübeye sahip bir ceza avukatından hukuki destek alması mutlak bir zorunluluktur.